Yaşar gibi Yapmak ya da Gerçekten Yaşamak: Farkındalık neden önemli?
Yaşar gibi Yapmak ya da Gerçekten Yaşamak
Farkındalık neden önemli?
Farkındalık sorular
sormakla başlar. Sorular sormak da cevaplarla yüzleşmeye hazır olmayı
gerektirir. Bu yüzden, farkında olmak cesaret ister. İşte tam bu sebeple bundan
kaçarız.
Kendimizle yüzleşince
dağılacağımızı düşünürüz. Doğrudur da bu. Dağılabiliriz evet ama toparlanabiliriz de.
Toparlanamamaktan korkarız ve sorular sormayı bırakırız. Kendimizi gündelik
hayata bırakır ve hiç sorgulamadan yaşarız. Ya kendimizi rutinde kaybederiz ya
da içimizden geldiği gibi, sadece dürtülerimizle yaşarız.
Rutin güvenlidir çünkü tanıdıktır.
Sabah kalkmak ve sürekli yaptıklarımızı yapmak güvenli gelir. Sürprizlere ve riske
yer yoktur ya da bu risk azdır.
İçimizden geleni yapma
fikri de çok çekici gelir. Özellikle sürekli aynı şeyleri uzun süre yaptığımız
ve yaşadığımızı hissetmemeye başladığımız zamanlarda bu yolu seçeriz. İçimizden geldiği gibi özgürce yaşarız. Fakat
farkında olmadan kendini akışa bırakmak çoğunlukla kendimizi kaybettiğimiz bir
noktaya götürür bizi sonunda. Özgürleştiğimizi sandığımız bu noktada aslında dürtülerimizin
esiri oluruz. Anlık hazlar, uzun dönemde daha çok doyumsuzluk ve mutsuzluğu
beraberinde getirir. Başta başımızı döndüren o keyif ve haz duyguları yerini
anlamsızlık hissine bırakır. Vücudumuzun hoşuna gidenler için huzurumuzu feda
ettiğimizi fark ederiz ya da fark edemez dibe gideriz.
“Bunu neden yapıyorum?”
diye kendimize sormadan yaptıklarımız bir yerden sonra pişmanlıklara
dönüşebilir ve yapayalnız, her şeyi dağıtmış ve toparlayamaz bir halde
bulabiliriz kendimizi.
İkisi de sakattır.
Rutinde kaybolmak ve duygularını yok saymak da, aklını yok sayıp sadece anlık
haz ve dürtülere kendini bırakmak da…
Çözüm
Buradan çıkış ise kendine
sorular sormaktadır.
· Ne düşünüyorum?
· Ne hissediyorum?
· Bunu neden yapıyorum?
Bu sorulara verdiğimiz
cevaplar mantıklı olmak zorunda değildir.
Örneğin, “Bunu neden yapıyorum?” sorusuna verdiğimiz cevap “Çünkü bunu
yaparken mutlu hissediyorum.” da olabilir. Bu cevap bazen yeterlidir. Fakat bu
mutluluğun niteliği de önemlidir. Kısa süreli mutluluk için çoğu zaman uzun
vadede kendimizi mutsuz ederiz. Dürtülerimize kendimizi bırakıp içimizden
geldiği gibi davrandığımız zamanlarda bu riski değerlendirmek gerekir. Bize
zevk veren birçok şey için bu sorgulamayı yapmamızda fayda var.
Bağımlılıklarda da durum
budur. İster madde, alkol, internet bağımlılığı olsun, ister yemek yemeye, işe
veya bir kişiye olan bağımlılık olsun durum aynıdır. Bu bağımlılığın içindeyken
kendimizi çok iyi hissederiz. Çok şeyi de feda ederiz. Bağımlılığın sebepleri
ve diğer etkili faktörler ayrı ve uzun bir konu olduğu için bu konuyu
dağıtmayacağım.
Kısaca, farkındalık bizi
hem duygularımızı yok sayıp , yaşadığımızı hissetmeden yaşıyor gibi yapmaktan
hem de bağımlılıklardan korur. Tek yapmamız gereken durup düşünmeye karar
vermek ve kendimize sorular sormak için cesaretimizi toplamak. Bu, hayatımızı
korktuğumuz gibi mahvetmeyecek, gerçekten anlamlı bir şekilde yaşamamızı
sağlayacak. Daha da güzeli gerçekten hayatta birçok şeyden keyif almamızı ve
bunu da hakkıyla yapmamızı sağlayacak. Bazılarımız için korkutucu, bazılarımız
için ise sıkıcı görünen bu yol aslında gerçekten zevk almayı, mutluluğu ve
huzuru sağlıyor.
Farkındalık kazanmanın en sağlam ve kalıcı yolu psikoterapide kendimizi keşfetmemizden geçer. Bu yol her ne kadar zorlu gözükse de kendinize yapabileceğiniz en iyi yatırımdır. Psikoterapiye gitmekle ilgili düşünürken aşağıdaki sorular ile kendinizi sorgulayabilirsiniz.
Kendinizi sorgulayın
·
Kendinize ne
kadar soru soruyorsunuz?
·
Ne kadar
etrafınızda, vücudunuzda, aklınızda, kalbinizde olanları fark ediyorsunuz?· Ne kadarını fark edip hemen başınızı çeviriyorsunuz?
Daha farkında olabilmemiz
umuduyla,
Uzm. Psk. Mine Hasırcı